istanbul-ticaret-gazetesi
istanbul-ticaret-gazetesi

Hasarlı hücrelere nanoçiçek yöntemiyle yenilikçi tedavi adımı

Texas A&M Üniversitesi’nde geliştirilen yeni yöntemle, kök hücreler nanoçiçeklerle güçlendirilerek daha fazla mitokondri üretmeleri ve bu enerjiyi zayıf hücrelerle paylaşmaları sağlandı. Yöntem, yaşlanma ve dejeneratif hastalıklara karşı yeni tedavi imkanları sunabilir.

Giriş: 24.11.2025 - 09:33
Güncelleme: 24.11.2025 - 09:33
Hasarlı hücrelere nanoçiçek yöntemiyle yenilikçi tedavi adımı

Texas A&M Üniversitesi bilim insanları, yaşlanma ve birçok dejeneratif hastalıkta görülen mitokondri kaybını telafi etmek için yeni bir yöntem geliştirdi. Araştırmacılar, molibden disülfürden yapılan mikroskobik ‘nanoçiçek’ parçacıkları kullanarak kök hücreleri daha fazla mitokondri üretmeye teşvik etti. Böylece enerji kaybı yaşayan zayıf hücrelere güç takviyesi yapılabildi.

 

YENİDEN GÜÇLENDİRİLEN HÜCRELER

Çalışmada, kök hücreler nanoçiçeklerle karşılaştıklarında normalden yaklaşık iki kat fazla mitokondri üretti. Bu fazla mitokondriler, zayıflamış ve hasar görmüş hücrelere aktarıldı. Prof. Dr. Akhilesh K. Gaharwar, bu yöntemin sağlıklı hücreleri yedek pillerini zayıf hücrelerle paylaşmaya yönlendirdiğini ifade etti. İşlenmiş kök hücreler, klasik yöntemlerle kıyaslandığında 2 ila 4 kat daha fazla mitokondri transfer etti.

 

DOKU YENİLEMEDE POTANSİYEL

Baş yazar John Soukar, yöntemin etki mekanizmasını bozulan bir güç kaynağının değişimine benzetti. Ekip, yeni yaklaşım sayesinde hasarlı hücrelerin yeniden enerji üretme kapasitesi kazandığını ve strese karşı dirençlerinin arttığını belirtti. Nanoçiçekle güçlendirilmiş kök hücreler, kemoterapi benzeri hücresel hasarlardan sonra dahi işlevini sürdürebildi.

 

TEDAVİDE UZUN VADELİ UMUT

Mevcut mitokondri artırıcı tedavilerin aksine, bu yaklaşımda hücrelerden hızla temizlenen moleküllere gerek kalmadı ve daha uzun süreli etki sağlandı. İlk verilere göre, sık tedaviye gerek olmadan aylık dozlamanın mümkün olabileceği bildirildi. Prof. Gaharwar, çalışmanın yaşlanan dokuların kendi biyolojik mekanizmalarıyla yenilenmesi konusunda önemli bir adım olduğunu belirtti. Araştırmacılar, yöntemin farklı doku ve hastalıklara uygulanabilirliğini vurguladı.